Sağlık

Antidepresan: Bir Vurmanın Ruh Sağlığı Etkileri

El eşeği türkülerle arar.

Bu yaz dilimize dolanan bir şarkı var: ‘Antidepresan’

Hatta bu hafta konserine gidip canlı dinleme fırsatı bulduğumda topluca söylenen müzikler listesinin başında olduğunu gördüm.

Mert Demir ve Mabel Matiz’in seslendirdiği bu müzik hem müzik listelerinde hem de sosyal medyada büyük ilgi gördü. Peki bu müziğin sırrı ne? Neden bu kadar sevildi? Ve en önemlisi, ruh sağlığımız üzerinde nasıl bir etkisi var?

Şarkıda, ayrılık acısını ilaçlarla bastırmaya çalışan bir insanın dramını, aşkın gücünü hem duygusal hem de ironik bir biçimde vurgulayarak anlatıyor. Müziğin sözleri de günümüzde yaygın olan depresyon konusuna dikkat çekmektedir. Depresyonu olan kişilerin uyuşturucu ya da diğer bağımlılıklara sığınmasını eleştiren müzik, aslında sevginin en iyi ilaç olduğu mesajını vermektedir.

Peki depresyon nedir?

Depresyon, üzgün, mutsuz, umutsuz veya değersiz hissetme ile karakterize edilen bir duygudurum bozukluğudur. Depresyonun nedenleri arasında genetik yatkınlık, stresli yaşam olayları, hormonlar veya beyin kimyasındaki dengesizlikler sayılabilir.

En değerli belirtileri arasında moral bozukluğu, ilgi kaybı, uyku bozuklukları, konsantrasyon güçlüğü ve suçluluk ya da değersizlik duyguları yer alır.

Ancak toplum olarak bunların hiçbiri bizi yansıtmadığı halde neden seviyor gibi görünüyoruz?

Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır ancak tedaviye başlamak için öncelikle hastalığın farkında olmak gerekir. Depresyonu olan kişiler genellikle kendilerini reddedebilir veya yardım aramaktan çekinebilir.

Yani kendinizi değersiz, üzgün, mutsuz hissediyorsanız aslında bir analiz vardır.

Tüm bu bilimsel konuşmalardan sonra, gerçeklerimize bir göz atalım.

İç sesimiz: Ne oldu ben deli miyim?

Türkiye’de antidepresan kullanımının son yıllarda arttığını söyleyebiliriz. Sağlık Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre 2020’ye kadar olan on bir yılda antidepresan kullanımının önlemi yaklaşık yüzde 70 arttı. Paylaşılan verilere göre 2017’den 2021’e kadar olan beş yılda satılan antidepresan kutu sayısı yüzde 11,5 arttı milyon. Bu rakamlar bize Türkiye’nin psikolojisinin bozulduğunu mu gösteriyor?

İç sesimiz: Ne fark eder, tüm dünyada kullanım arttı. artmadı mı?

Evet. Dünya ile kıyasladığımızda Türkiye’nin orta sıralarda olduğunu görüyoruz. OECD verilerine göre bin kişi başına düşen günlük antidepresan dozunda İzlanda ilk sırada (153 doz) yer alırken, Letonya son sırada (20 doz) yer alıyor. Türkiye ise 49 dozla Güney Kore’nin (27 doz) üzerinde, Yunanistan’ın (66 doz) altında yer alıyor.

İç sesimiz: Bak biz uygunuz demedim mi ne alakası var?

Yine OECD verilerine göre son on yılda antidepresan kullanımındaki artışta Şili ilk sırada (%166), ikinci sırada Güney Kore (%142), İngiltere üçüncü (%101) ve Kanada dördüncü sırada ( %55). Türkiye beşinci (%50) oldu.

İç sesimiz: Tamam artmış olabilir ama biz bize yeteriz aslında neden arttı?

Türk insanı zor zamanlarda dayanışma ruhuyla birbirini güçlendirmesini bilir. Bu nedenle ruhi sıkıntılarını paylaşmak için ailesine ve arkadaşlarına güveniyor.

Psikolog, psikiyatrist gibi uzmanlara gitmek bazen gereksiz ya da utanç verici olarak algılanabilir. Ayrıca Türkler arasında psikolog ve psikiyatrist arasındaki farkın tam olarak bilinmediği söylenebilir.

Yazıyı buraya kadar okuyanlar mutlaka biliyordur ama hatırlatayım ki psikologlar ilaç yazamazken psikiyatristler ilaç yazabilir. Bu bazen kafa karışıklığına yol açabilir.

Peki yazının mantığı nedir?

Psikolojik destek almayı zayıflık belirtisi olarak görmeyin ve damgalanmaktan korkmayın.

Bazı insanlar psikoloğa veya psikiyatriste gittiklerinde ‘deli’, ‘akıl hastası’, ‘akıl hastası’ gibi etiketlerle karşılaşacaklarını veya çevreleri tarafından dışlanacaklarını düşünürler. Bu yüzden dertleriyle baş etmeye çalışırken yardım almaktan kaçınırlar.

Psikolojik takviye almanın kayıt altına alınacağını ya da ileride iş ya da başka alanlarda sorun yaratacağını düşünmeyin.

Ancak psikolog veya psikiyatriste gidilmesi kayıt altına alınmaz ve kişinin özel hayatına saygı ilkesi gereği gizli tutulur. Ceza ehliyeti ancak mahkeme kararıyla belirlenir ve akıl hastalığı teşhisi konulan herkes ehliyetsiz sayılmaz.

Psikolojik destek almanın faydasız olduğunu, sınav getirmeyeceğini düşünmeyin.

Bazı kişiler ruhsal sorunların ilaçla ya da konuşarak çözülemeyeceğini, kendilerinin daha iyi bildiklerini ya da zamanla geçeceklerini zannedebilirler. Bu nedenle profesyonel yardıma ihtiyaç duymazlar ve önemsemezler.

Psikolojik bir dayanak edinmenin maliyeti.

Türkiye’de devlet hastanelerinin psikiyatri bölümlerinde uzun kuyruklar, randevuların zahmetli olması, seans sürelerinin kısa olması gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Özel muayenehaneye gitmek bütçeyi zorlayabilir. Bu nedenle birçok kişi bu hizmetten nakit olarak yararlanamayacağını düşünebilir.

İç sesimiz: Peki ne yapalım?

Çok fazla şey yapmamalı, bunun için endişelenmemeli, düşünmemeliyiz.

Zaten istediğin bu değil mi?

Hep birlikte tekrar söyleyelim.

Gitme sensiz asla yaşayamam kesmiyor ne ilaç ne antidepresan 🙂

instagram

heyecan

LinkedIn

Bu makalede ortaya konulan fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu